Menstrüasyonun Kısaca Tarihi!

Menstrüasyonun Kısaca Tarihi!

Halsey’in “If I Can’t Have Love, I Want Power” albüm kapağını gördükten ve filminin fragmanını izledikten sonra “feminenlik” ,“hamilelik” ve “menstruasyon” gibi kavramları daha derin ve artistik bir biçimde araştırma ihtiyacı duydum. Edindiğim bilgileri derlediğim bu yazımda menstrüasyonun tarihinden ve kadının doğasına karşı toplumun tutumu hakkındaki küçük çaplı yorumlarımdan bahsedeceğim.

İlk öncelikle “menstrüasyon” kelimesinin tarihine değinmek istiyorum.  Latince mensis- month (ay) ve grekçe mene-moon ( ay ancak dünyanın uydusu olan) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Bunun nedeni ise kadınların 28-29 günde bir regl olması ve ayın da benzer şekilde 28-29 günde bir dünya etrafında tam dönüşünü tamamlaması.  Ay ile olan bu benzerlik nedeniyle birçok mitoloji de ay, “tanrıça” olarak nitelendiriliyor.

Roma mitolojisinde, Luna

Abuk mitolojisinde, Dinka

Yunan mitolojisinde, Selene

İnka mitolojisinde, Mama killa

 

Maya mitolojisinde, Ix Chel. Bu mitolojiye göre Ix Chel güneş tanrısıyla birlikte olduğu için cezalandırılarak regl olmuş ve regl sırasında akan kanından 13 tane kavanoz doldurulmuş ve her bir kavanoz, hastalığa, yılana vb. “kötü” şeylere dönüşmüş. Birçok mitolojide de ayla ilişkili olarak çıkarımlar yapılmış ancak bilmenizi isterim ki antik dönemlerden günümüze kadar hiçbir bilim insanı mentrüasyonun ay ile olan ilişkisi hakkında elle tutulur bir çalışma yapamadı.

Sanayi devriminden öncesindeki kadınlar günümüz kadınına kıyasla regl dönemlerini daha hafif atlatılıyor; hastalıkların daha ölümcül olması, besin yetersizliği ve çok daha fazla doğum yapılması gibi sebeple daha geç yaşta regl olup daha erken menopoza giriyorlardı. 

Eski dönemlerde kadınlar ister istemez bizimki gibi ped, tampon vb. şeylere sahip değillerdi. Ebers Tıp Papirüsü, en eski tıp yazmasındaki bilgilere göre antik mısır da kadınlar yumuşak papirüs kullanıyordu. Antik Japonya da kadınlar Çin’den aldıkları kağıtları bandajlarla tutturarak kullanıyor, Hawai’li kadınlar ise ada da bulunan bazı bitkilerin içindeki tüylerden faydalanıyordu.

Ayrıca Cherokee kabilesinde olduğu gibi menstrüasyonun kadının gücünü gösterdiği ve regl olduğu günlerde her türlü düşmanını yok edecek kudrete sahip olduğu gibi inançlar da vardı.

Fakat birçok kültürde erkekler kadınların bu farklılığından faydalanarak adaletsiz düzeni beslediler. Yahudi inancından, hindulara ; Ortodoks Ruslardan İskenderiyelilere kadar birçok inanç ve kültür kadının regl dönemini “günahkar”, “pis” ve “güçsüz” nitelendiriyordu. Ancak tüm kültürlerde bunun olduğunu da düşünmeyin. Pakistanlı, Sihlerin ilk gurusu olan Guru Nanak, reglinin tanrı tarafından verildiğine ve hayat döngüsünün bir parçası olduğuna inanıyordu. Budizm ve birçok Afrika kültürü de bu tür bir inanca sahipti.

Bu durum beni çok düşündürüyor, beyaz-modern-temiz batı kültürleri kadını suçlarken orta doğu, afrika gibi günümüzde batıdan geri de kalmış topraklar nasıl böylesine doğal bir tutum içerisinde olabiliyor? İlginç doğrusu.

Menstrüasyonun adı, düşüncesi ve mitolojik tarihi dışında bir de genel olarak o geçen 3-8 gün arasına karşı olan tutum da çok farklıydı. Nepal de kadınlar 2 hafta boyunca tek başlarına güneş ışığı almayan minik kulübelere girip kendilerini izole ederken ( bu 5 yıl önce Nepal de legal olarak yasaklanmasına rağmen maalesef ki azınlık bir grup tarafından hala daha uygulanıyor) ; Kongo’daki bazı kabileler genç kızların ilk reglilerini kutluyor, kabile büyükleri kızlara regl ve seks hakkında bilgiler verip bazı şarkılar öğretiyorlardı.

Batı dünyasında ise ortaçağ kilisesi, kadının Havva’nın günahından dolayı cezalandırıldığını öne sürüyordu. Ancak skolastik düşüncenin yıkılması, modern dünyaya geçiş yapmamız ve 1800’lerde yavaş yavaş kadınların üniversiteye girmesi birçok şeyi değiştirmeyi başladı. Ve 1800’lerin başında moda dünyasına büzgülü pantolonların girmesiyle kadınların işi biraz kolaylaştı.

Gün geçtikçe batıda kadının sözü biraz da olsa geçmeye başlayınca ped için farklı alternatifler denenmeye başlandı. Çoğu zaman “eskiden hayat daha güzelmiş her şey doğaldı vesaire” diyoruz ancak aşağıdaki fotoğrafı gördükten sonra doğalın ne kadar kullanılabilir olduğunu da sorgulamadım değil.

Bir süre sonra çerçevenin içine Kotex ve doğum kontrol hapları da girmeye başladı. Bu sefer de Ortadoğu ve afrika dünyası şu gereksiz kadın insan mıdır tartışmalarını devam ettiriyor. Baya garip bir dünya vallahi.

Her ne kadar eskisinden daha rahat bir dünya yaşasak da regl konusunda yeterince anlayışa ve özgürlüğe erişemedik. Özellikle ülkemizde ped, tampon ve doğum kontrol hapı ( ki doğum kontrol için kullanılma oranı çok düşük, birçok  hormon hastalığı ve kist için çokça kullanılıyor.) gibi şeylerin dehşet derecede yüksek vergi değerleri ve fiyatları var. Şu an burada tam olarak yapamadığımız, “Böylesine doğal bir durum için devlet bana destek olmalı, ped ücretsiz olmalı” tartışmasını batı dünyasında daha derinlemesine yapıyor. Ped’i tamponu da geçiyorum bazen devlet hiçbir şekilde rahim ağzı kanseri gibi bir hastalık konusunda destek olmuyor, en basitinden testini yaptırmak bile bir dünya para

tutuyor. Daha iyi günlere diyelim artık, dimi?

 

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ