Öksüz Fakir Bir Çocuk Nasıl Milyar Dolarlık Marka Olan“Louis Vuitton” u Kurdu?

Öksüz Fakir Bir Çocuk Nasıl Milyar Dolarlık Marka Olan“Louis Vuitton” u Kurdu?

 Geçen haftalarda Gucci’nin hikayesini ve yeni “house of gucci”nin fragmanı hakkında yazı yazarken belki ilerleyen günlerde diğer markalar hakkında da yazı yazabilirim diye düşünmüştüm ardından karşıma bir anda Louis vuitton hakkında bilgilendirici bir video çıktı ve bu sefaletten doğma başarılı hayattan ilham alacak olur diye araştırma yaptım; bugün sizlere araştırmalarım sonucu elde ettiğim bilgileri harmanlayarak bu yazıyı yazıyorum:

19. yüzyılda Fransa, Anchay’da doğan Louis, çiftçi/şapka üreticisi bir ailenin oğluydu. O dönemlerde Fransa hala daha Napolyon savaşlarının ceremesini çekmekteydi ki bu da Vuitton ailesi de dahil olmak üzere birçok çiftçinin iflas etmesine sebep oldu.

Louis küçük yaşlardan itibaren ailesiyle birlikte çalıştı, onlu yaşlarına geldiğinde hayat çok daha fazla zorlaşmaya başladı; annesi vefat etti. ( Bunu yazarken aklıma Doğan Cüceloğlu geldi, bir konuşmasında bahsediyor; annesinin vefatından bahsederken küçük yaşta içten içe dediği bir laf varmış kendine “Annen yoksa kimsen yok.” Nur içinde yatsınlar. )  Babası da başka bir kadınla evlendi, maalesef ki üvey annesi şeytan gibi bir kadındı ve 13 yaşındaki Louis’in evden kaçıp, ta Paris’e gitmesine sebep oldu. Parasız, yemeksiz tek başına bu şehire gelen Louis, oranın yerli zanaatkarlarının yanında karın tokluğuna çalışarak metal işlemeyi ve kumaş işlemeyi vb. birçok şeyi yapmayı öğrendi. Sadece öğreniyordu desek yeri vardır çünkü parasızlıktan hala daha ormanlarda uyuyordu.

Bu zamanlarda Paris’e gelen ilk demiryolu hattı açıldı ve turizm sayesinde şehir zenginleşmeye başladı. Tren yolculuğunun gelişmesiyle esnaf/zanatkaarlar da bundan para kazanmanın yollarını aradı haliyle, ki bunu da aristokratlara enstrümanlarını, ev eşyalarını ve resimleri vb. şeyleri taşıyabilecekleri sağlam ve kullanılabilir bavullar satarak sağladılar.

Bir süre sonra Louis’in şansına Monsieur Marechal adlı bir zanaatkar tarafından çırak olarak işe alındı; öğrenmeye hevesli, çalışmayı seven bu genç delikanlı, Monsier Marechal’in en sevdiği çalışanı oldu. Daha sonrasında İmparatoriçe Eugenie De Montijo, Louis’i özel çanta yapıcısı olarak çalıştırmaya başladı. Yaklaşık 1 sene sarayda çalıştıktan sonra Louis biriktirdiği parayla ilk dükkanını açtı. 

Aklı yeniliklere açık, farklı fikirlerle doluydu. Normalde yapılan dikdörtgen bavulların haricinde kubbe şeklinde kapağı olan çantalar yaptı ki yağmur yağdığında su deriyi şişirmesin, çantanın üzerinden akabilsin ancak bu sefer de uzun yolculuklarda çantaları yerleştirmek çok zor olduğu için iş görmedi. Louis, bunu kendine ders olarak görüp yoluna devam etti ve bu sefer şekilden ziyade kullandığı materyali değiştirdi, daha öncesinde deri kullanılırken; deriden daha hafif, dayanıklı ve su geçirmez olan kumaş: kanaviçeyi kullanmaya başladı.

İşleri büyütmeye devam etti ve bu sefer bavul fikrini geliştirip el çantası haline getirdi, başta “ olur mu canım öyle iş” şeklinde tepkiler alsa da zamanla birçok kadın el çantasıyla gezmeye başladı. Louis işlerin zamanla büyümesiyle işleri tek başına kalkındıramayıp oğlu Georges’i de çalıştırmaya başladı. Babası gibi çalışkan olan oğlu da yeni fikirlerle dolup taşıyordu, hatta aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz kiliti tasarladı: 

Fakat ardından savaş gelince yine her şey yerle bir oldu. Paris’ten uzakta küçük bir kasabaya yollanıp mültecilerle birlikte barınaklarda yaşamaya başladılar. Zorluklar içerisinde, açlık yüzünden ölümden dönen Louis savaş bittikten sonra işe geri dönmekte kararlıydı ve elinde olan birikimini savaş sayesinde düşen kiralara yatırarak Paris’in büyük bir sokağında yeni bir dükkan açtı.

Savaştan sonraki aylar içerisinde işler tekrardan büyüdü ve hatta Avrupa’nın her bir yanından teklifler almaya başladılar. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte özel desenli kumaşlarla yeni ürünler üretmeye başladılar:

Londra da dahi dükkan açıp “Louis Vuitton” için el ilanları bastırdılar.

Nedeni bilinmez bir şekilde, 72 yaşında, 1892 yılında, evinde Louis Vuitton vefat etti ve haliyle işler oğlu Georges Vuitton’a kalmış oldu.

George babasının planladığı işlerini kendine görev bilerek Şikagoya dünya fuarına gitti, orada gezinirken uluslararası bir şekilde işleri büyütmesi gerektiğini fark ettikten sonra John Wanamaker adlı biriyle tanıştı. John, Amerika da büyük bir mağaza açılması konusunda öncülük etti ve fiyat etiketini icat etti.

Başına John’un geçtiği Newyork da bir mağaza açıldı ve tam bu sıralarda Georges hepimizin bildiği bu ikonik monogramı üretti:

Her şey çok güzel giderken tarih kendini tekrar etti, Georges ansızın vefat etti ve işler oğlu Goston’a kaldı. Araya 1. Dünya savaşının girmesi sebebiyle Goston neredeyse tüm dükkanları kapattı. Savaştan sonra Goston’ın işleri toparlayamaması nedeniyle yönetimi oğullarına devretti ancak onlar da başarısız olunca çareyi kız kardeşlerinin kocasından yardım istemekte buldular, Henry Racaimer.

Henry “Louis Vuitton” için yeni bir başlangıç oldu. Farklı bir  şirket kurup-satıp elde ettiği geliri Louis Vuitton’a yatırarak şirketi büyüttü.  Louis Vuitton da toptan satışı kaldırıp perakende satışa geçti ve mağazaları uzak doğuya kadar taşıttı.

6 yıl içerisinde 20 milyon dolarlık geliri 260 milyon dolara çıkardı. Daha sonrasında Möet-Hessey markasıyla birleşip markanın adını LVMH yaptılar fakat bu durum “Louis Vuitton”un pek de hayrına olmadı. Henry’nin Möet-Hessey’in yöneticisiyle yaşadığı anlaşmazlıklar ve marka üzerindeki gücünü kaybetmesiyle, bir çıkmaza girmiş bulundu. Müttefiki olması için yanına aldığı bu senenin en zengin adamı olan Bernard Arnault, iyiliğine savaşması gerekirken LMVH’den gizlice hisse payı aldı ve Möet+Hessey ailelerinden para kaçırdı.

Henry, Bernard’a dava açtı ve açtığı dava aleyhine sonuçlandı. Yıllarca “Louis Vuitton” adı gazetelerde kullanılmadı, “ Louis Vuitton” herkesin kaçındığı bir marka halindeydi ve 1 numara iken diğer markalara kıyasla çok gerilemişti.

Ardından markanın başına Yves Carcelle’nin geçmesiyle ve onun misyonuyla Vivienne Westwood, Marc Jacops gibi ünlü tasarımcıların işe alınması ve onların inanılmaz dizaynlarıyla birlikte marka tekrardan kalkınmaya başladı. Sadece çanta değil genel olarak moda dünyasının görmediği şeyler ortaya koyan Louis Vuitton günümüzün en büyük moda markası olarak bizleri karşılamakta.

En sağdaki Vivienne Westwood:

Marc Jacops:

Ve genel olarak Louis Vuitton:

 

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ