İkiz Dikmek, Hadım Etmek ve Daha Birçok Nazi Deneyi! Ölüm Meleği, Josef Mengele kimdir?

İkiz Dikmek, Hadım Etmek ve Daha Birçok Nazi Deneyi! Ölüm Meleği, Josef  Mengele kimdir?

Geçtiğimiz günlerde “Yalan Labirenti” adlı bir Alman filmi izledim. Genç bir savcının Auschwitz’i  kabul ettirme çabasını ve nazilerin daha ağır cezalandırması gerektiğini bakanlığa kabul ettirme çalışmalarını anlatıyordu.

Savcı Auschwitz hakkında araştırmalar yaparken bir gün Mengele adlı bir herifin adını öğreniyor; ölüm meleği Mengele. Çocuklar ve spesifik olarak ikizler üzerinde inanılmaz derecede korkutucu deneyler yapan bir katil/doktor.

Josef Mengele, 16 Mart 1911 yılında Günzburg, Almanya da doğdu. Münih ve Frankfurt üniversitelerinde eğitim görerek tıbbi antropoloji üzerine doktora yaptı. Ve tabii ki ta okulun ilk zamanlarından beri içinde yaşadığı ırkçı zihniyetle harmanlanan bir çalışma alanı ilgisini çok çekiyordu, öjenik.

 

Öjenik; ilk olarak Platon’un değindiği daha sonrasında Sir Francis Galton’un geliştirdiği, başta sağlıklı ve sağlıksız ceninlerin ayrılmasıyla ortaya çıkan daha sonrasında üstün ve temiz bir ırkın yaratılması amacıyla oluşturulmuş çok tartışmalı bir disiplin.

İşte Mengele bu “sözde bilim onaylı ırkçılık” ile küçücük çocuklara işkenceler çektiriyordu. Kamptan kurtulanlardan ve kayıtlı belgelerden edinilen bilgilere göre ikizlere akıl almaz miktarda hastalıklar enjekte ediliyor, anestezi kullanılmadan organları alınıyor, gözleri oyuluyor ve nice genetik çalışmalar yapılmaya çalışıyordu.

Gelir gelmez hemen ailelerinden ayrılan ikizler özel odalara alınıyor başta Mengel ve etrafındaki insanlar tarafından çok iyi hizmet görüyorlardı. Hatta çocuklar Mengele’yi o kadar çok seviyordu ki ona “amca” diyorlardı.

Mengele erkek çocuklarının cinsel organlarını kesiyor ve onları cinsiyetsizleştirmeye çalışıyordu. Farklı renkli gözlere ve ikizlere merakı olduğundan onları öldürüp gözlerini oyuyordu. Alman bir gazeteci Mengele’nin laboratuvarını gezdikten sonra yazdıklarına göre; koca bir duvarı kaplayacak büyüklükte dolaplarda, içlerinde insan gözü dolu cam vazoları bulunuyormuş hatta gazeteci kadın dayanamayıp bayılmış.

Bunlardan da ziyade en tartışmalı yaptığı çalışması ise siyam ikizleri üretmekle ilgili olanıydı. Yapılan deneylere rağmen hayata tutunabilen aktivist Eva Kor’un anlattığına göre bir gün iki kardeş farklı bir odaya götürülüp sanki iki adet bez parçasıymış gibi birbirine örülü bir şekilde geri getirilmiş.

Filmi izlerken beni en çok öfkelendiren ve üzen şey savcının Mengele hakkında yaptığı konuşmasıydı. Savcı, gazeteci arkadaşıyla konuşurken ona kamptaki herkesin iğrenç birer katil olduğunu ancak Mengele’nin hepsinden beter olduğunu söylemişti çünkü Mengele o savcı gibi gazeteci gibi okumuş entelektüel zevkleri bulunan iyi bir aileden gelen, gelişmiş biriydi, yaptığı her şeyin riskini görebiliyordu; ahlaksızlığını görebiliyordu ancak yine de yapmaya devam etti.

              Josef Mengele ile ilgili en iğrenç ve sinir bozucu gerçek ise hiçbir zaman yaptıkları için yargılanmamış olması. İkinci dünya savaşından sonra sahte İtalyan pasaportu ile Güney Amerika’ya kaçmış hatta ( o kadar mide bulandırıcı ki…) varlıklarını sürdüren nazilerden yardım alarak Almanya’ya akrabalarını ziyarete geliyormuş. Her şeye rağmen oğluna yazdıkları mektuplardan edinilen bilgilere göre, yaptıklarından pişmanlık duymuyor ve üstün ırkın yaratılması gerektiğine canı gönülden inanıyormuş.

Josef Mengele, 1979 yılında yüzerken suda boğularak vefat etti.

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ