Gelmiş geçmiş En Kötü Televizyon Programı

The Truman Show, başrolünü Jim Carrey’nin aldığı, Andrew Niccol tarafından yazılan ve Peter Weir’in yönetmenliğini üstlendiği, Oscar ödüllü, Jim Carrey’e Golden Globe kazandıran; sinemaya yön veren bir film.

Jim Carrey’nin sadece harika bir komedyen olmasının dışında muazzam bir drama aktörü olduğunu da gözler önüne seren; insanı binbir türlü kargaşa içerisinde bırakan, izledikten sonra çokça düşündüren bir başyapıt, “The Truman Show”.

Yaşamı anlamaya başladığımızdan beri düşlediğimiz o harika hayatı konu alıyor, The Truman Show. Çok fazla düşünmek zorunda kalmadığımız, ihtimallerin olabildiğince kısıtlı olduğu, mütevazi hayatı.

Truman Burbank, doğduğundan beri hayatı televizyonda yayınlanan bir medya malzemesidir. Tertemiz bir ada içerisinde, çok güzel bir eş ile yaşar. Dert edindiği pek bir şey yoktur; sıradanlık dışında… Yıllarca hayatında olan her şey, dizinin yönetmenin istediği doğrultuda olmuştur. Yönetmenin istediği kadınla evlenmiş, hayatı üzerinden para kazanılacak, reyting malzemesi olacak şekilde dizayn edilmiştir. Birçok kez insanlar onun içinde bulunduğu devasa dizi setinin içine sızıp, yaşanılan her şeyin birer oyun olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Ve bir gün Truman her şeyi tam anlamıyla anlayıp delirmeye başlamış, buna göz yumamayacak hale gelip, sıradan kusursuzluktan sıkılmıştır. O günden sonra Truman Burbank, var gücüyle kaçmaya çalışmıştır.

Film, sanatsal bir boyutu açıp birçok insanda psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet vermiş: Truman Show Sendromu. Üzerine düşününce, insan cidden kendi Truman Show’u içerisinde olabilir. Yaşadığımız talihsizliklerin ya da imkansız diye adlandırdıklarımızın hepsi, bize kendi Truman Show’umuz içinde olduğumuzu düşündürebilir.

Sıradanlığın ve güçsüzlüğün bu kadar farklı bir şekilde ele alınması çok ilginç doğrusu, belki de kendi reality programımız da reyting alması için ilginç olduğu düşündürülmüştür, kim bilir?

“Ha bu arada sizi görmezsem, günaydın, tünaydın , iyi akşamlar. “